Monday, December 25, 2006

New York ' da Tatil Sezonu

Yeni yilin son iki haftasina girdik. Bu iki hafta sonundada misafirlerimiz var.
Ilk hafta Musannif Ailesi, Inci, Yazgan, Ekrem, Erdem Musannif, bu tatil mevsiminde bizi ziyaret ediyorlar.
Cumartesi gunu yollarin kalabalik olmasi dolayisi ile sabah erken yola cikmalarina ragmen New York - Washington arasini 6 saatlik bir yolculukdan sonra gecip bize ulastilar.Bu ayrica yeni evimize ilk gelisleri.
Aksam icin, Fleming's Steak House a randevu yapilmis idi. Ailecek oraya gittik.
Buraya daha once de gelmis idik gecen yil Port Imperial de oturur iken. O zamanda hosumuza gitmis idi. Bu seferde oldukca lezzeti idi her sey.Ben bir suredir disari ciktigimizda Steak House lari tercih ediyorum.Fleming's Steak House, kendi kategorisinde, Morton's Steak House, Shula's Steak House, Ruth's Chris Steak House gibi her zaman guzel bir ortam ve kaliteli Steak yiyerek sarabinizi icebilecegiz guzel bir yer. Bu yerler ile de degerlendirmelerimiz var, bir firsatini buldugumuzda yazacagiz artik.
Ertesi gun hepimiz New York City turisti olduk.
Ayrintilar geliyor....

Friday, December 22, 2006

Etiyopya....


Etiyopya'nin denizden yukseklik seviyesi 2400 metre. Gitmeden once uyarilmistim. Merdiven inip cikarken yavas ol diye. Gercekten de ilk gunler nefessiz kaldigimi farkettim. Yukseklikten dolayi havanin kurulugu da farkediliyordu. Ama bir iki gun icerisinde insan yukseklige alisiyor.

Etiyopya’dan ayrilacagimiz gun is arkadasimla beraber bir tur gezisi aldik. Tur dedigim de otelden bir araba ve sofor kiralamak. Once Addis’in Entoto dagina ciktik. Manzara resmi cekmek icin bir kac yerde durduk. Yan resimdeki ev tipik Addis kir eviymis.



Dag yolunda en cok dikkatimi ceken omuzlarinda yuk tasiyan kadinlar oldu. Bunlari hep duyuyorduk ama gozle gorunce insani bayagi bir etkiliyor. Soforumuz de bize “bakin, bizim kadinlarimiz ne kadar guclu” yorumu yapmaz mi. Kadinlar dagda topladiklari odunlari, calilari, omuzlarinda tasiyarak satmak icin pazara goturuyorlar. Tahminimize gore yarim gunlerini aliyordur pazara gitmeleri. Ama bu kadinlarin uzerindeki fiziksel ve psikolojik yuku tahmin bile edemeyiz.

Dagdan sonraki duragimiz St. George Katedrali oldu. Italyanlara karsi kazandiklari Adwa Savasi’nda St. George’un kutsal emanetini tasiyorlarmis. Bu yuzden St. George’a tesekkur icin 1896’da bu katedrali yapmislar. Bu arada bu savasla da Avrupalilari yenen ilk Afrika ordusu unvanini da almislar.

Son duragimiz da Afrika’nin en buyuk acik hava marketi “Merkato” idi. Haftasonu oldugu icin inanilmaz kalabalikti. Sehirde ordunun varligini da hissediyorsunuz. Bu aralar Etiyopya ve Somali’nin arasi iyi olmadigi icin bayagi bir guvenlik vardi. Lokantalara bile girerken kontrolden geciyorduk.

Daha fazla vaktimiz olsaydi, arkadaslarin tavsiye ettigi yerleri de gormek istiyorduk. Mesela kuzey sinirina yakin “Aksum” sehri Etiyopya’nin ilk bassehri olarak biliniyor. Hristiyanlik 4. yuzyilda buraya gelmis. Ismi cok gecen diger bir yer de “Lalibela” idi. 12-13. yuzyillarda Kral Lalibela 11 tane yere gomulu tas kilise yaptirmis. Dunyanin sekizinci harikasi sayiliyorlarmis.

Thursday, December 21, 2006



Kac zamandir Women for Women International'dan bahsetmek istiyordum. Women for Women International ic savastan cikmis ulkelerde kadinlara hem direk yardim sagliyorlar hem de liderlik, kadin haklari, el becerileri ve isletme egitimi vererek kadinlarin topluma katkida bulunmalarini sagliyor.

Su anda Afganistan, Bosna, Kolombia, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Irak, Kosovo, Nijerya, Rwanda ve Sudan’da hizmet veriyorlar. Programa ayda $27 vererek destek olabiliyorsunuz. Ulke tercihinizi belirttikten sonra, o ulkedeki programa katilmis bir kadin ile eslestiriliyorsunuz. Onun hakkindaki bilgiler gelince kendinizi tanitan bir mektup yaziyorsunuz. $27 aylik yardiminizi bir yil suresince gondermeye devam ediyorsunuz. Bu sure icerisinde de her ay destek oldugunuz bayana mektup da yazmanizi istiyorlar. Bu mektuplar kadinlara cok buyuk cesaret ve umit veriyormus.

Programin kurucusu Zainab Salbi diye Irak’li bir bayan ve esi. Urdun Kralicesi Rania Al-Abdullah da Women for Women International’in kuresel elcisi.

Wednesday, December 20, 2006

Haftasonu ne guzel ilik gecti derken, havalarimiz sogumaya basladi. Bu yil bayagi mevsim ortalamalarinin uzerinde gidiyoruz. Bu cok fazla devam etmez gibi geliyor. O yuzden ani bir soguk bastiracagaini dusunup kendimi hazirlamaya calisiyorum.

Hem tezime calismak icin hem de biraz dinlenebilmek icin bugunden baslayarak uc gun izin aldim. Bu haftasonu teyzemler bize geliyor. Pazartesi Noel gunu oldugu icin Amerika tatil. Kiskandirmak gibi olmasin ama ben gelecek Cuma gunu de tatilim. Bayram oldugu icin bize bir gun tatil veriyorlar.

Haftasonu yeni yil icin agacimizi aldik ve susledik. Komsularimiz evlerin disini da suslemisler. Aksamlari o kadar guzel gozukuyor ki.

Bu gunu alisveris ilan etmistim. Hafta ici diye cok kalabalik olmaz diye dusunuyordum. Ama bir de baktim ki millet cildirmis sekilde alisveris yapiyor. Saat 10.30da “Garden State Plaza” alisveris merkezinin park yeri neredeyse dolmustu. Saat uce kadar ben de herkes gibi kosusturdum. Neyse, alisverisimin cogunu yaptim sayilir...

Tuesday, December 19, 2006

Blood Diamond


Hafta sonu biricik esimle Blood Diamond “Kanli elmas” filmini izlemeye gittik. Her ne kadar da bu konulari daha once duymus, okumus olsam da, filmi seyredince bayagi etkilendim. Ne yazik ki film acimasiz ve bencil bir dunyada yasadigimizi hatirlatiyor bize.

Film Sierra Leone’daki ic savas sirasinda geciyor. Parali asker rolundeki Leonardo DiCaprio ile balikci rolundeki Djimon Hounsou’nun pembe bir elmas pesindeki hikayeleri. Tabii ki amaclari cok farkli. Neyse, konusunu cok fazla ele vermemeliyim, ama filmi seyretmenizi tavsiye ederim.

Film ic savasta kullanilan cocuk askerleri de konu aliyor. Ailelerinden koparilip, beyinleri yikanan bu cocuklar isyancilar tarafindan kullaniliyor. UNICEF’e gore dunyada 300,000 cocuk asker var (bunlar arasinda kiz cocuklari da var tabii). Hayatlari calinan bu masum cocuklarin geri topluma kazandirilmasi icin calismalar yapiliyor, ama hayatlarinin normale donmesi cok zor olmali.

Ne yazik ki hayat haksizliklar ve esitsizliklerle dolu. Filmin konusu olan kanli elmaslar ic savas olan ulkelerde cikarilip savasi finanse etmek icin el altindan satiliyorlar. Bu ulkelerde boyle maden kaynaklari olmasina ragmen toplumun buyuk bir kisminin bunlardan faydalanamamasi gercekten cok uzucu.....

Sunday, December 17, 2006

Etiyopya..



Gecen hafta bahsettigim muzedeki su resim beni cok etkiledi. Resim “female genital mutilation (FGM)” yani kiz cocuklarinin sunnet edilmesini konu ediyor. Resimde annesi tarafindan tutulan sunnet edilmekte olan bir kiz cocugu var. Kizlarin ilkel sekilde sunnet edilmesi bazi Afrika, Asya ve Arap ulkelerinde devam eden bir gelenek. Tahminlere gore 130 milyon kadin ve kiz cocugu sunnet edilmis. UNFPA’e gore de yilda 2 milyon kiz da sunnet edilme riski altinda. Bu islem kizlarin hayatini tehlikeye sokuyor. Bu tehlikeler arasinda enfeksiyon kapmak ya da yıllar sonra doğum yaparken ölmek de bulunuyor. Bunun kizlar uzerinde cok buyuk bir psikolojik etkisi oldugu da soyleniyor.

Uluslarasi ve bolgesel anlasmalar, sozlesmeler bunun kaldirilmasini ongoruyor. Ozellikle kadınların evrensel hukuku sayılan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) 1979 14 numarali genel tavsiyesi (1990) FGM’in kaldirilmasi uzerinde.

Gerek UNFPA ve WHO, gerekse sivil toplum orgutleri FGM'in ortadan kaldirilmasi icin ugrasiyorlar. UNFPA’e gore FGM hem kadin sagligina zararli, hem de kadin insan haklarini ihlal ediyor. Bircok ulkede FGM’in kanunen yasaklamasina ragmen, ne yazik ki FGM gizlilikle yapilmaya devam ediyor. Kanunlarin olmasi cok onemli, ama yeterli degil. Insanlarin mentalitesi degismedikce, kanunlari uygulamak ve yurutmek cok zor….

Saturday, December 16, 2006

Etiyopya...

Yarin devam etmek uzere dedim ama New York'a donene kadar hic vaktim olmadi. " Workshop" umuz basarili gecti. 38 Afrika ulkesinden katilim oldu. Hepsi de birbirlerinden farkli, renkli karakterdeydiler ve genel olarak ortak noktalari rahat, cana yakin olmalari ve eglenmeyi bilmeleriydi.

Ethiopía ekonomik seviyesi dunya ortalamasinin alt siralarinda. Yillik kisi basina dusen milli gelir $823. Tarimcilik GDP’nin 40%’ini, ihracatin da %80’inini olusturuyor. En buyuk doviz kaynagi ise kahve. Ben genelde ev disinda kahve icmeyi pek sevmememe ragmen, bugune kadar ictigim en guzel kahve Etiyopya’da oldu. Sidamo, Harar and Yirgacheffe adindaki kahvelerini markalastirmak istiyorlar. Oxfam’a gore Starbucks’in bunu bloke etmeye calismasi Etiypya’nin yilda 88$ milyon gelirine engel oluyor dediler. Etiyopya’da fakirlik heryerde goze carpiyor.



Genelde fakirligin bir bolgede yogunlasmasini bekliyordum, ama otelden adim atar atmaz hemen hemen her yerde gozunuze carpiyor, Arabalarin etrafini saran dilenciler ve yol boyunca bir cok yer sokak cocuklari ile dolu. Insanin yuregi parcalaniyor. Buna ragmen, insanlar inanilmaz derecede sakin, durumlarini kabul etmisler, bir sekilde gunu gecireceklerini dusunuyorlar. Butun bu sartlara ragmen siddet ve toplum duzenini bozan olaylarin az olmasi bir diger nokta.
Etiyopya %61 Hristiyan (cogunluk Ortodoks), %33 de Musluman. Ziyaretim sirasinda bir suru kiliseye rastladim. Ama sadece bir tane camii gordum. Bu arada Hristiyanlik Etiyopya’ya Avrupa’dan once gelmis.

Bu arada Etiyopya Afrika’da kolonize edilememis tek ulke. Tabii ki denenmis ve bir cok savas yasanmis. En cok israr edenlerde Italyanlar olmus ve bes yil savasmislar. Ama sonunda Italyanlarla baris anlasmasi imzalamislar ve esir olarak da kullanilmaya direnmisler. Bu yuzden de kendileri ile cok gurur duyuyorlar. Hatta sokaktaki dilenciler yabanci(diger Afrika ulkesinden) para kabul edince Tanri’dan af diliyorlarmis “esirin bile parasini aldiklari” icin.

Etiopía’nin su anda basbakani azinliktan ve cogunluk tarafindan sevilmiyor. 2005’teki secim sonuclarinin muhalefet lehine olmasi bekleniyormus. Protestolara katilan muhalefet taraftarlari ve gazeteciler tutuklanmis. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Louise Arbour da gectigimiz Nisan’da Etiyopya’daki insan haklarinin endiselendirici durumda oldugunu soyleyip bastakileri kritik etmisti.

Butun bunlara ragmen Etiyopya’nin bassehri Addis Ababa (yeni cicek) guzelliklerle dolu bir yer. Insanlar cok cana yakin. Etiyopyan yemekleri cok guzel. Bu kadar yogunlugun arasinda Addis’teki restoranlari kesfetmeyi basardik. Buranin ulusal mutfaginin yaninda aranir ise italyan, cin restaurantlarininda bulabiliyorsunuz. Gelir gelmez uyarildik: sakin pismemis sebze ya da salata yemeyin diye. Tabii buna uymayan arkadaslardan biri bunun acisini cekti. Son aksam guzel bir Etiopían restoranina gittik.


Yemegi injera diye bir ekmek uzerine koyuyorlar. Injera “teff” otunun unundan yapiliyor ve sungerimsi birsey. Tabii ellerinizle yemek biraz kabiliyet istiyor. Neyse bayagi bir injera tuketerek yemeyi basardim. Yemekler cok lezzetliydi.

Restoranda canli muzik ve dans gosterisi de vardi. Danslari omuz ve uzerine odaklanmis. Bir ara baslarini oyle donduruyorlardi ki bakmaktan basim dondu. Sozleri anlamasam da muzikleri kulagimiza hos geldi.



Sunday, December 03, 2006

Etiyopya’dan sevgiler…


Yirmi iki saatlik bir yolculuktan sonra dun aksam 9da Etiyopya’ya ulastim. Yolculuk bekledigimden cok rahat gecti. Tabii business’te ucmanin buyuk payi var herhalde. NY’tan Frankfurt’a gittik. Orada dort saatlik bir beklemeden sonra Khartoum, Sudan’a uctuk. Orada ucagin 4’te 3unun inmesi bizi bayagi sasirtti. Herhalde diger Afrika ulkelerine baglantilar oradan yapiliyor diye dusundum. Orada beklerken hemen kameralarimizi cikartip fotograf cekmeye basliyorduk ki, hostesin anonsu ile duraksadik. Megerse Sudan havaalaninda resim cekmek yasakmis. Neyse biz de ucagin resmini cekmekle yetindik Bu arada koltuklar inanilmaz rahatti. Puanlari upgrade’e kullanilmasini tavsiye ederim. Kendimi luks bir restaurant’ta sandim. Once kitap gibi bir menu geliyor. Giris, ana yemek, tatli. Hepsi icin bir kac secenek verilmis. Unlu seflerin yemeklerini veriyorlar. Devamli bir isteginiz var mi diye soruyorlar. Arada tatli, kahve cay eksik olmuyor. Bayagi hosumuza gitti.

Etiyopya’ya vardigimizda hava karanlik oldugu icin etrafi pek fazla goremedim. Ama ilk izlemimim insanlarinin kibar ve guler yuzlu olmalari. Havaalanindan otelimize 15 dakikada ulastik. Aksam yemegi icin birseyler yedikten sonra uyumaya cekildim. Ama ne yazik ki saat 2ye kadar uyumayi basaramadim. Bugun sabah kahvaltidan once otelin resimlerini cektim. Cok yesillik var. Icerisi de bana nedense Aladdin’in lambasi cizgi filmindeki yerleri animsatti.
Guzel bir kahvalti yapip ilk kesif gezimize ciktik. Otelden disari cikinca goze batan ilk sey asiri fakirlik oluyor. Taksinin camina cocuklar ususup para istiyorlar. Addis Ababa Afrika’daki en guvenli sehirlerden birisi. Ama tabii ki yine de dikkatli olmak gerekiyor. Bugun ilk duragimiz Ulusal Etiyopya muzesi oldu.


Muzenin disina bakip aldanmamak gerekiyor. Uc – dort milyon yil once yasamis atalarimizin iskelet ve kafataslarini gormek mumkun. Gercekten buyuleyici ve gizemli. Etiyopya'ya gelip de Lucy'yi gormemek olmaz. Lucy icin muzenin bodrumunda ozel bir oda hazirlamislar.

Lucy bugune kadar en fazla parcasi bulunan bir iskelet. 1974 yilinda Donald Johanson isimli Amerikan bir antropolojist bulmus. Kemiklerinin 40%i biraraya getirilebilen Lucy 3.2 milyon yillik. Donald Johanson ilk kemigi buldugu zaman Beatles'in "Lucy in the Sky with Diamonds" sarkisini dinliyor oldugu icin Lucy ismi ile anilmaya baslamis. Etiyopya hukumeti ile anlasma yapan Donald Johanson Lucy'i dokuz yilligina Cleveland'a getirmis ve sonra iade etmis. Hominid turunden (Australopithecus afarensis de deniliyor) olup, kucuk beyinli, 1.1 m civarinda ve iki ayaklari uzerinde yuruyebiliyormus. Bu kadar bilgiyi nasil elde ediyorlar pek aklim ermiyor. Inanilmaz gizemli bir dunya. Sanirim bu konuyla ilgilenenler de inanilmaz sabirli insanlar.








Bir teoriye gore butun insanlik Afrika’dan yayiliyor. Su asagida gorulen Homo sapiens idaltu da 160,000 yil once yasamis atalarimizi temsil ediyor. Bugunku insanlara gore yuzu ve kemik yapisi buyuk ve gozleri de disari atik durumda. Ama beyni bizimkisi kadar buyukmus.





Muzede ayrica sanat eserleri de var. Yarin devam etmek uzere…